keşke olmasaydı ama böyle işte

bazen diyorum ki keşke annem edebiyatçı olsaydı.keşke diyorum.eve geldiğimde kavrulmuş soğan kokusu yerine buram buram sigara ve şarap kokusu duysaydım.yerlerde buruşturulup atılmış kağıtlar,masaların,koltukların üzerinde kitaplar,duvarlarda posterler,gazetelerden kesilip yapıştırılmış köşe yazıları...
ayyaş demiyorum dostlar
edebiyat diyorum
şiir diyorum
roman
kadın
şarap
sigara diyorum

bazen diyorum ki keşke babam müzisyen olsaydı.45 yıllık bağlamayı kendi çapında tıngırdatmaya çalışmak yerine besteler yapsaydı.eğlenceli insanlar olsalardı keşke.kendileri gibi arkadaşları olsaydı
keşke onlar da denizi ben kadar sevselerdi
keşke bana akıl vermeye çalışmasalardı
keşke aynı odada oturup maç yorumu dinlemek yerine filmler seyredip onlar hakkında ateşli eleştiriler yapabilseydik.daha çok film izleselerdi
keşke babam bana
"kızılderiliye sormuşlar,2+2 kaç eder diye.5 demiş.neden demişler.iki ip aldım ikisine de ikişer düğüm attım.sonra onları da birbirine bağladım.saydım 5 düğüm vardı.kesin bilgi.2+2 5 eder demiş."
dediğimde.kızılderili toplama yapmamış uydurmuş.demeseydi
salak herif
biz de biliyoruz.
sanki matematik boydan boya kendini akıllı sanan bi sivri zekanın götünden formüller uydurup milyonlarca insanı ezberlemek zorunda bırakması değilmiş gibi.

keşke ben her yolculuğa çıkışımızda kaza yaptığımızı ve hepsinin öldüğünü dilemiyor olsaydım
keşke bugün anneme -geçenlerde kız kardeşime yaptığım gibi- senden nefret ediyorum diye bağırmasaydım
ama o zaman yalan söylememiştim
ben yalan söyleyemem zaten
sizi siz olduğunuz için sevmek istiyorum aile bozuntusu götünüzden çıktığım için değil

lanet olsun

nefret ediyorum

hayalimde

"ilk kez sabahladık dün seninle
ilk kez sana bu kadar çok şey anlattım
ilk kez bana böyle baktın
ilk kez omzunda ağlayarak düştüm uykuya
uyandığımda yanımdaydın"
dedim hayalimde
uyuduğum yer
tek katlı,her yağmur yağdığında çatısı akan,taban ıslanmasın diye elimde kovalarla sabaha kadar ordan oraya koşturduğum evimin arka bahçesiyd.....................
hayır hayır
evim yoktu benim
bir yerlere ait olmak
dönüp dolaşıp aynı yere gelmek benim işim değildi
burası bir ormandı
akşam olmak üzere..güneş batıyor yavaştan
karavanımla geldim buraya
aylardır geziyorum
bu karavanı almak için yıllarca çalıştım
içinde bir yatak
bir sürü kitap
bir sürü ama
yüzlerce
çok kitap
gün batımında ve hatta gün doğumunda kitap okumayı çok severim ben
kahve çay ve sigaram var
plansız çıktım yo..............................
bu hayal çok mu klişeleşti artık yoksa gereğinden fazla kurduğum için tüm cazibesini yitirdi mi bana karşı?
bilmiyorum.

bu bi hayaldi
içinde yeni doğmuş bebeklerin
ölüm döşeğindeki ak saçlı dedelerin
doğum günü kutlayan liseli dostlarının
ilk kez okula gidecek çocukların 
-ve heyecanın-
umutların ve gözyaşlarının
annesinden ayrı düşmüş minik yavru köpeğin bulunduğu
sıradan bir hayaldi
içinde bir de ben vardım

iki kişi konuşuyordu hayalimde
biz deme gereği bile duydurtmuyordu
çünkü birbirimiz olmuştuk artık
kendimizle kavga ederken birbirimizi yatıştırıyorduk
ellerimizde beyaz papatyalarla geliyorduk buluşmalarımıza
ama bunlar özel değildi bizim için
zaten ondaydım
zaten bendeydi
zaten bendi..
çünkü biz,birbirimiz olmuştuk artık
için de bir de kalp vardı

iki kalp sevişiyordu hayalimde
kalpler deme gereği bile duydurtmuyordu
çünkü bir olmuşlardı artık
aynı hissediyor
aynı seviyor
aynı sızlıyor
inanmayacaksınız ama
aynı anda ağlıyorlardı
kalpler de ağlardı
hele artık hangisinin size ait olduğunu seçememeye başladıysanız..
iki kalp vardı hayalimde
ve
ikisi de gidemiyordu..
çünkü bir olmuşlardı artık
yanlış kalp olup gidebilirlerdi
ayrılırken..yarısını da orda unutabilirdi giden
kimse bilmiyordu hangi kalp, kime ait
için de bir de göz vardı

iki göz bizi seyrediyordu hayalimde
bir çift göz bile dedirtmiyorlardı kendilerine 
çünkü artık bir olmuşlardı
aynı yere bakmaktan
aynı hayali kurmaktan
aynı talihsizliği görmekten
aynı hüznü yaşamaktan
elleri kolları yoktu gözlerin sahibinin
gövde ve bacaktı işte
bacakları tutmuyordu
gidecek yeri yoktu
dili dönmüyordu
anlatacak çok şeyi olmasına rağmen...
burnu vardı
bazen hayal kurup huzuru koklamak için penceresinden
gözleri vardı bir de
bir çift göz
bir tek göz

bakmak için
hayal edebilmek için

renkler güzeldi

dışarıda hayat vardı
bizde hayal..

dışarısı gerçekti
hayaller yalan..

gerçekler kötüydü
hayaller hayal kırıklığı..

ama bir çift göz vardı hayalimde
beklemekten bıkmayacak olan
hayaller iyi ki vardı
kör oldum




tanrım

öyle zamanlar var ki
artık yalvarmaya başladığım
artık yaşamın tüm anlamsızlığının
son zamanlarda kapıyı açar açmaz yüzüme çarpan rüzgar misali suratıma vurduğu
artık gitmek istediğim
kaybolmak
ya da yok olmak
ya da kül olmak
ya da toprak
bulut?
zamanlar var ve ben artık zamanlar istemiyorum
zaman hep akıyor
akmasını istiyor muyum?
tanrım
neden sormuyor kimse?
tanrım?
tanrım bir tanrı var mı onu bile bilemiyorum
tanrım ben gerçekten yaşıyor muyum?
tırnaklarımdan etim taşana kadar kafa derilerimi soymak istiyorum ben yaşamak değil
midemde tırnak ağacı bitecek kadar tırnak yemek istiyorum yaşamak değil
sevdiği ilk çocuk tarafından hiç hissetmediği değersizliği hissetmiş bir kız
on yedi yaşında
tanrım
sonra bir bakıyor yıllardır taptığı annesi
kız ağzını açınca
fikirlerinin aynı çatı altında ne kadar değersiz olduğunu hissettiriyor
tanrım değer vermenin karşılığı neden her zaman yok sayılmak?
tanrım bu işler senin katta böyle mi işliyor?
pazarlık yapmak varsa repertuarında gel hesaplaşalım
hayır ruhumu istiyorsan ruhumu vereyim
ya da bedenim senin olabilir
tanrım
ne gerek var ki ticarete
ben değer görmek değil
ölmek istiyorum
ama ölmek istiyorum artık ben yaşamak değil

eşref saat dedikleri sevdiğim

eşref saat dedikleri sevdiğim
seninle olmadığım çatılarda
kokunun sinmediği yastıklara sarılıp yatarken
her saniye anlatmak isteyişim
içimde hiç eksilmeyen boşluğu